Kökleri Viking mitolojisine ve Deathmetal e sımsıkı bağlanmış olan AMON
AMARTH 1992 yılında Stockholm`un güneyinde Tumba (Isveç) adındaki küçük bir
yörede ortaya çıktı.İsmini Tolkien`in Orta Dünyasında, Mordor daki dağdan (Amon
Amarth) alan grup kurulduğu tarihten itibaren birçok melodi ve armoni içeren;
Vikingleri ve Kuzey tanrılarını anlatan parçalar yazmaya başladı.AMON AMARTH ı
diğer Deathmetal gruplarında ayıran ve bugün bulunduğu yere getiren en büyük
farklılık ta buydu...
Vokalist Johan Hegg niçin bu konuyu işlediğini;
"Viking teması ve Iskandinav mitolojisi benim için daha çok bir hayat felsefesi
haline geldi." şeklinde açıklıyor. Grup kurulurken elemanlar kendi aralarında
kendi müziklerini yapmak,eğlenmek için bir araya geldi hatta yapılan
açıklamalara göre grup kurulduğunda büyük hedefleri yoktu ve Isveç piyasasından
çok küçük bir pay almayı ve ülke gençleri tarafından tanınmayı bile kendileri
için yeterli görüyordu.
Grup 1993 yazında Lagret Studios`a girdi ve grubun
hiçbir zaman yayınlanmayan demosu "Thor Arise" ı kaydetti.Grup bu kayıdı
yeterince güçlü görmüyordu ve dünyada bu şekilde tanınmak
istemiyordu.
Demo`nun tracklisti;
1. Risen From The Sea
2.
Atrocious Humanity
3. Army Of Darkness
4. Thor Arise
5. Sabbath
Bloody Sabbath (Black Sabbath cover)
şeklindeydi ve şu anda hit olmuş
birçok parçayı içeriyordu.Grup daha sağlam birşeyler ortaya çıkarmak için yeni
prova ve çalışmalara başladı ve tekrar stüdyoya girdi.Sonuç olarak ortaya ikinci
demo "The Arrival Of The Fimbul Winter" çıktı. Bu demo birinci demoya göre gerek
yakaladıkları sound gerek müzikalite bakımından daha tatmin ediciydi ve grup bu
demoyu underground piyasaya sürmek için arayışlara başladı.Alınan cevap
mükemmeldi.Grubun bu demosunu satmak ve haklarını güvence altına almak için
Pulverised Records (Singapur) grupla bağlantı kurdu.
Grup 1995 yılının
Kasım ayında 5 günlüğüne Peter Tägtgren (Hypocrisy) e ait olan The Abyss
Studios`a girmeye karar verdi ve bu süre içinde "Sorrow Throughout The Nine
Worlds" albümü kaydedildi.Bu albüm 3 yeni parça ve ikinci demodan tekrar
kaydedilmiş 2 parça içeriyordu.Albüm, 1996 Nisan ında piyasaya sürüldü ve grubun
dünya çapındaki kariyeri daha da sağlamlaştı.Albümün piyasaya çıkışından 2 ay
sonra davulcu Nico gruptan ayrıldı ve yerine Martin Lopez gruba dahil edildi.Bu
andan sonra Amon Amarth`a birçok plak şirketinden teklif geldi ve grup bunların
içerisinden Metal Blade ile anlaşmayı tercih etti. 1997 yılının Mart ayında
grup, Metal Blade deki ilk albümü "Once Sent From The Golden Hall" i Peter
Tägtgren ile kaydetmek için tekrar The Abyss Studio`ya girdi.Kayıt sonuçları
AMON AMARTH`ın Swedish Death Metal sahnesinin en hiddetli ve agresif
gruplarından birisi olacağını daha o zaandan kanıtlıyordu.
"Once Sent
From The Golden Hall" albümünün kaydından sonra gitarist Anders Hansson gruptan
ayrıldı.Grup bir ay sonra Deicide, Six Feet Under ve Brutal Truth ile turneye
çıkacağı için acele gitarist arayışına girdi ve Johan Söderberg gruba dahil
oldu.Grup artık iyice sağlamlaşmıştı.Haziran 1998 de çıkılan turnede grup en üst
düzeye ulaştı.Aynı yıl içinde davulcu Martin Lopez kariyerini OPETH de sürdürmek
için gruptan ayrıldıve boşluğu Fredrik Andersson (ex-MARDUK) ile dolduruldu.Bu
grubun son eleman değişikliği oldu ve 1999 yılının şubat-mart ayları boyunca
tekrar The Abyss Studios a girerek "The Avenger" albümü kaydedildi. 7 parçalık
albümün kayıtları esnasında herhangi bir prodüktörle çalışılmadı. Death ve Black
metal tarzları; Viking etkileşimi ve brutal altyapı ile sağlamlaştırılarak
harika bir albüm ortaya çıkarıldı.Grup albümün tanıtımı için Morbid Angel ın
headliner olduğu birkaç festivale çıktı.
2000 Kasımında The Abyss
Studios un kapanması söz konusu olunca grup yeni kayıt için aceleci davrandı.Çok
kısa bir sürede "The Crusher" albümü oluşturuldu."The Crusher" AMON AMARTH`ın
şimdiye kadar kaydettiği en brutal albümdü.Bu albüm gruba daha çok turneye
çıkabilmesi için fırsat verdi.Grup artık bir çok ülkeden festivallere
çağırılıyordu ve grup headliner olduğu ilk festivale Danimarka ve Almanya`da;
Purgatory ve Seirim gruplarıyla çıktı.Turne büyük bir başarıyla sonuçlandı ve
AMON AMARTH bu turne sayesinde Almanya`da yeni binyılda (2001 Ocak) sahneye
çıkan ilk metal grubu olarak kayıtlara geçti.AMON AMARTH bu konserden sonra
MARDUK ve VADER gibi devlerle birlikte No Mercy Festivals e katıldı ve bu
festivalden sonra Marduk`un 2001 deki Amerika turlarını desteklemeye karar
verdi.Fakat sponsorlar bulunamadığı için tur Ocak 2002 ye ertelendi.Grup 2002 yi
beklemedi ve kendilerinin ilk Amerikan turnesine Diabolic (Tampa, Florida) in
desteğiyle çıktı.Turne harika bir şekilde devam ediyordu fakat kordinatörler
turneyi bir hafta gibi kısa bir sürede durdurdu ve AMON AMARTH Isveç`e geri
döndü.Grup, Isveçli Death/Gore efendisi VOMITORY`ye Avrupa turu teklifinde
bulundu.Teklif kabul edildi ve AMON AMARTH tekrar yollara düştü.Tur sırasında
yeni albüm için birşeyler hazırlanmaya devam edildi.
Ağustos 2002 de
grup 2. kez WACKEN OPEN AIR`e çıktı ve şov yaklaşık olarak 12.000 kişi
tarafından izlendi ve yapılan röportajlarda herkes konserden son derece memnun
olduğunu açıkladı. Grup WACKEN`dan çıkar çıkmaz "Versus the World" ü kaydetmek
için 7 Ağustos`ta kendini stüdyoya attı.Uzun zamandan beri Peter Tägtgren
stüdyosunu kendisine ayırdığı ve başka grupların kayıt işleriyle uğraşmadığı
için grup, Malmö`deki Berno Studio`da çalışmaya başladı ve bu harika bir
seçimdi.Stüdyonun Isveç metal sahnesinde mükkemmel bir ünü vardı.AMON AMARTH
Berno (mühendis ve stüdyo sahibi) veya Henrik (mühendis) ile çalışırken hiç bir
zorluk çekmedi ve bu yeni stüdyo grubun müzikal yapısına yeni bir boyut
kazandırdı.Kayıtlar sırasında grup ara verip Almanya`ya ve Summer Breeze
festivaline geziler düzenledi ve buralarda mükemmel bir şekilde karşılandı.Yeni
albüm 18 Kasım da piyasaya sürüldü.Albümün sınırlı sayıdaki "Viking" baskısı ise
grubun hiç yayınlanmamış eski demolarını içeriyordu ve bu albüm grubun
kariyerindeki kilometre taşlarından birisi oldu.Albümün tanıtımı için 3 Amerika
ve 2 Avrupa turnesine çıkıldı.
AMON AMARTH`ın yeni albümü "Fate Of Norns"
da bir önceki albüm gibi Bernö Studios da kaydedildi.Bu albüm ve diğerleri
arasındaki fark sorulduğunda Mikkonen; "Biraz klasik kaçacak ama albümde
yakalanan sound süper ve şarkılar diğerlerine göre çok daha güçlü.Johan
Söderberg`in şarkı yazımına katkısı öncekilere göre çok daha fazla oldu ve bu da
müziğe yeni bir tat ve bakış açısı kazandırdı.Stüdyoya girdiğimizde birçok
şarkının yazımı henüz tamamlanmamıştı ve stüdyoya girince farklı birşeyler
çıkarabilir miyiz diye merak ettik.Düşündüğümüz gibi oldu ve Bernö sayesinde
müzik çok farklı bir noktaya geldi.Bu Prodüksiyonda diğer hiçbirisinde
harcamadığımız kadar enerji harcadık." şeklinde açıklıyor."