1- Gerry: Gus Van
Sant'ın bu ilginç filmi bir çölde
geçiyordu,ve sadece iki
kişiyi takip ediyordu.Diyalogsuz,çölde
yürümeyle geçen 90
dakika o kadar sıkıcıydı ki Gus Van Sant bir çok
kişinin
favori yönetmen listesinden çıktı.Ancak filmin
kötü
olması,tuhaf olduğu gerçeğini de
değiştirmezdi
2- Doğum(Birth): Nicole Kidman'ın oynadığı
film sinema tarihin en tuhaf
aşk hikayesiydi kuşkusuz.Klip
yönetmeni Jonathan Glazer'ın bu cafcaflı
filminin konusu
tuhaftı zaten: Reenkarnasyon.Başka bir filmde 11
yaşındaki
bir çocukla dul bir kadının aşkını kolay
kolay
göremezsiniz,değil mi?
3- The
Cure For Insomnia: Listede benim
seyretmediğim(seyredemediğim)
iki filmden biri,5220 dakika
sürüyor(yaklaşık 90 saat).Sadece sinema
tarihinin en uzun
filmi değil,aynı zamanda en sıkıcı filmi.Zaten
filmin
yönetmeni John Henry Timmis IV filmi,uykusuzluk
hastalığı olanlar için
çekmişti.Yönetmen,ömrünü bu filme
adadığı için de başka film çekemedi.Filmin
Belçika'da özel
bir gösteriminin yapıldığını ve 31 Ocak-3 Şubat
1987
tarihleri arasında sinemada oynadığını
hatırlatayım..
4- Böcek(The Bug): Film,zıvanadan çıkan
saygın bir borsacının
hikayesi.Hükümet tarafından üzerine
yollanan böcekler tarafından
izlendiğini düşünüyor ve
olanlar oluyordu..
5- Betrayal: Tuhaf filmler listesinde
kıdemli bir film.Film normal bir
aşk hikayesiydi,ama film
filmin biteceği gibi başlıyordu--çiftin
ayrılığıyla başlayıp
tanışmasıyla bitiyordu.Muhteşem diyaloglar
da
cabası.
6- Recep İvedik: Türk
sinema tarihinin en çok izlenen filmi,bir alay
küfürün ve
Şahan Gökbakarın görkemini taşıyordu.Herkesi
gülmekten
kırmasına rağmen bir kesime de tebessüm dahi
ettirememişti.Haa,bir de
finali standart Türk komedi filmi
gibi bitmiyordu.
7- Manolya(Magnolia): 3 saatlik film
uyutuyor,uyutuyor ve bir kurbağa
yağmuruyla
diriltiyordu.Unutulmaz final ve f**k kelimesinin
gereğinden
fazla kullanılması,filmin önemli avantajları ve
dezavantajları
arasındaydı.
8-
Zombilerin Şafağı(Shaun of the Dead): Evet,normal bir
romantik
komedi olarak şekillenen film öylece,o çizgide
ilerliyordu.İsim sizi
yanıltmasın,bir süre sonra film bir
zombi saldırısıyla zıvanadan
çıkıyordu.Filmlerin akıl
hastanesine girebilecek psikopatlıkta bir
filmdi,romantik
komediden epey kanlı ve mide bulandırıcı bir zombi
filmine
dönüşmesi ise o kadar tuhaftı ki,o meşhur dil kesim
sahnesi
bile izleyenleri
diriltemedi.
9- Canavar(Cloverfield): Handycam'le
çekilmiş eğlenceli ve 1 saatlik
korku filmi,ilk 30 dakikada
bir partide karakterleri tanıtıyor,kalan
yarım saatte de
canavar saldırısından kaçan insanları
gösteriyordu.Epey
afilli bir filmdi anlayacağınız.
10- Belki...(Maybe..): 2000 yılında Darryl McCane
çekilmiş filmin
senaryosu da Darryl McCane'a aitti.Listede
seyretmediğim bir diğer
film,100 dakika boyunca Darryl
McCane diye bir adam,beyaz bir fon
üzerinde
konuşuyordu.Konuştuğu konular ise ilişkilerdi.40 dakika
sonra
da film bambaşka bir şekil alıp şarkılarla ve
kliplerle doluyor ve 1
saat boyunca müzikler eşliğinde beyaz
bir fon önünde dans eden McCane'i
izliyordunuz.McCane'in
neden böyle bir filmi çektiği kimse
tarafından
bilinmedi,filmin bütçesi de 20 dolardı,çünkü
McCane filmi kendi el
kamerasıyla çekmişti.Bu bütçe de
sanatçılar verilen telif haklarından
ve beyaz fonu yapma
çalışmalarından oluşuyordu.Film gösterime girmediği
ve DVD
olarak satılmadığı için de McCane ve montajcılar(bir
de
şarkıları kullanılan rock grupları)dışında kimse
tarafından
izlenemedi.Film "My Begining,My End,My Nuclear
Bomb!" sözüyle("Benim
Başlangıcım,Benim Sonum,Benim Nükleer
Bombam!") bitiyordu,ve
Hesaplaşma(Paycheck)filmindeki bir
patlama sahnesiyle de jeneriğe geçiş
yapıyordu.Gerçekten
tuhaf.
11- Amy'nin İzinde(Chasing Amy): Kevin Smith'in
tüm filmleri birbiriyle
bağlantılıdır.Bu film de,Clerks
filmindeki Jay ve Silent Bob
karakterleri aslında çizgiroman
karakterleri olduğunu söylüyordu.Bu
çizgiromanı çizenler
etrafında gelişen filmde Amy adında bir karakter
yoktu.Yani
film,adıyla alakasızdı.
12- Çılgın Marslılar(Mars
Attacks!): Listeye bir Tim Burton filmi
koymasam ayıp olurdu
herhalde.Çünkü sinema tarihinin en deli
filmlerinin
yönetmeni odur.Film,Manhattan'daki bir kasabaya
inen
marslıların hikayesini anlatıyordu--Hepsi bir
çeşitti.Jack
Nicholson,Glenn Glose,Danny DeVito,Micheal J.
Fox,Pierce Brosnan,Sarah
Jessica Parker,Natalie Portman,Pam
Grier,Jack Black,Jay Z,Tom Jones ve
filmde kısa bir yerde
görünen Brad Pitt filmin nasıl bir "olgu"
olduğunun da
ispatıydı.Playboy okuyarak insan vücudunu tanıyan
marslılar
da cabası..Evet,gerçekten tuhaf.
13- 12 Maymun(Twelve
Monkeys): Terry Gilliam,Brad Pitt ve Bruce
Willis'e en iyi
performanslarını kotarttığı filmin senaryosu için ne
kadar
kafa yordu bilmiyorum.Fakat filmin konusunu anlatsam eminim
yola
gelirsiniz siz de..1997 yılında,James Cole(Bruce
Willis)adlı bir mahkum
bir virüs sonucu insanlar ölmeye
başlarken geleceğe gönderilir,eğer bir
aksilik olursa
bilimadamlarını arayabileceği söylenir ve bir
telefon
numarasıyla zaman yolculuğuna başlar.İlk denemesinde
başarısız
olur,fakat ikinci denemesinde 1990 yılındaki bir
akıl hastanesine
gönderilir ve orada bir deliyle
tanışır(Brad Pitt).Bu delinin virüsün
yayılmasına yol
açtığından şüphelenen James bir kaç yıl daha ileri
gider ve
olanlar olur,telefon numarası geçersizdir..
Filmin finalini
söylemeyeyim,piyasada olan DVD'sini mutlaka bulup filmi
seyredin.
14- Sid ve Nancy(Sid and Nancy): Sid Vicious
ile Nancy Spungen'in
gerçekten yaşadığı olaylar zincirinin
anlatıldığı filmin başında Nancy
ölüyordu ve bunun üzerine
Sid tutuklanıyordu.Daha sonra herşeyi
hatırlamaya başlıyordu
ve geniş bir flashback'le(evet,filmin
finaline
kadar)olayları
izliyorduk..
15- Bakış Açısı(Vantage Point): Amerikan
Başkanı Ashton,bir konuşma
yaparken vurulur.İlk 10 dakikada
bunu izleriz,daha sonra film 5 kere
başa sarar ve olayın
detaylarını görürüz.Son bakış açısında ise aniden
tüm bakış
açıları birbirine karışır,olaylar günümüze gelir ve
ilginç
bir finalle noktalanır.Kafayı allak bullak
eden,ilginç bir filmdi
Vantage Point.