Tam
Adı: Lars Ulrich
Doğum
Tarihi: 26.Aralık.1963
Doğum Yeri: Gentofte,
Danimarka
Medeni
Hali: Dul, 2 çocuk babası
Gruptaki Görevi: Bateri
Göz Rengi: Yeşil
Saç
Rengi: Sarışın/Kahverengi
Boy: 1.70 m
Kilo:
59 kg
Lars, bir Deep Purple konserine
gittiğinde ve müziğin nasıl bir şey olabileceğini anladığında hemen hemen 10
yaşındaydı. Bu, Lars'ın o zamana kadar "maruz kaldığı" müzik düşünüldüğünde,
onun için küçük bir başarı sayılmazdı. Babası küçük bir caz kulübü işletiyordu
ve Avrupa cazıyla çok ilgileniyordu. Hatta efsane saksofoncu Dexter Gordon
Lars'ın vaftiz babası olmuştu.
Deep Purple ve Ritchie Blackmore
Lars'ın dünyasını değiştirmişlerdi. Konserlerinden o kadar etkilenmişti ki
ertesi gün "Fireball" adlı albümlerini aldı. Üç yıl sonra 13 yaşındayken, büyük
annesini ilk davul setini almaya ikna etti.
Babasının mesleği olan tenisçilik
yanında müzik ve davul ikinci planda kalmıştı. Ulrich'ler; Newport Beach,
California'ya taşındıkları sırada Lars Danimarka'da bilinen bir çocuk
tenisçiydi. Ama Amerika'da sıradan bir tenisçiydi, Danimarka'daki gibi dikkat
çeken bir tenisçi değil...
Kısa bir süre sonra Lars için tenis
daha önemsiz olmaya başladı ve Lars Güney California'nın "yasak zevkleri"nin
ağına düştü: seks, uyuşturucu ve rock'n roll.. Her çeşit rock'n roll.. Lars'ın
müziğe olan tutkusu gittikçe arttı ve çok sevdiği Avrupa metalinin her türlüsünü
elde edebilmek için kasetlerini takas etmeye başladı.
1981 Haziran'ında "fanatik çocuk"
Lars, o zamanki favori grubu olan Diamond Head'in birkaç konserini izlemek için
İngiltere'ye gitti. Her nasılsa, bir şekilde Lars, California'ya dönene kadar
grup üyeleriyle birlikte İngiltere'de yaşamayı başardı. Eve geri döndüğünde,
kaset takası yaptığı arkadaşı Brian Slagel'ın sahibi olduğu Metal Blade Records
tarafından çıkarılacak olan bir albüme şarkılarını koyacak gruplar aradığını
öğrendi. Lars arkadaşıyla konuşarak bu albümde yerini garanti etmişti ancak
Lars'ın bir grubu yoktu!
İngiltere'ye gitmeden önce bir
vokalist ve
olan James Hetfield ile birlikte buluşup, çalmışlardı. Ancak bu buluşmalarda da
bazı aksilikler oluyordu. Lars'ın zamanlamaları çok da iyi değildi ve ziller
yerçekimine fazlaca yenik düşüyordu. Ama elinde çok iyi bir yem vardı, yeni
çıkacak olan bir albümde yer alacaklardı.
James bu yemi yuttu ve böylece
Metallica doğmuş oldu. Şimdi müzik, Lars'ın hayatında karısı ve çocuklarıyla
birlikte birinci sırayı paylaşıyor ve artık Lars daha fazla dinlenmeyi öğrendi
ancak hala şoför koltuğunda o oturuyor.